Türk sinemasında son dönemde yaşanan tartışmalarda yerlilik konusu, taşralı, kentli, Anadolu irfanı, gelenekli sanatlar, din ve tarihsel birikim gibi unsurlarla aidiyet sorunsalı bağlamında öne çıkmaktadır. Özellikle 2010 sonrasında yeniden tartışılan kavram 1970’ların ortasında ve 1990’larda gündeme yoğun bir şeklide gelir. 2010 sonrasındaki yerlilik tartışmalarına bakıldığında yaşanan politik, toplumsal, kültürel değişimle birlikte sinemaya daha çok çevreden yalıtılmış, yalnız, yersiz yurtsuz, bir yere ait hissetmeyen ya da yer arayışı içinde olan karakterlerin hikayeleri yansır. Bu dönem sonrasındaki yerliliğin görünümlerini bu tartışmalar kapsamında 1990’larda film çekmeye başlayan Zeki Demirkubuz, N.B. Ceylan ve ilk uzun metraj filmini 2001’de çeken Semih Kaplanoğlu filmleri üzerinden takip edilecektir. Bu çizgide 90’larda ve 2010’larda alevlenmiş olan yerlilik tartışmasını 2020 sonrasında nasıl değişip dönüştüğünü görmek açısından Semih Kaplanoğlu’nun Bağlılık Aslı, Zeki Demirkubuz’un Hayat ve N.B. Ceylan’nın Kuru Otlar Üstüne filmleriyle yönetmenlerin geldiği çizgi itibariyle yerliliğin son görünümleri tartışılacaktır. Yerlilik tartışmalarının genel olarak ideolojik bir tartışmanın içine sıkıştığı ve düşünsel bir derinliği yakalayarak merkezi bir aidiyet temeline ulaşamadığı gözlenmiştir. Bu minvalde Türk sinemasının erken döneminden bugüne tarihsel süreç içerisinde yerlilik tartışmalarına bakıldığında yerli sinemanın kimlik olarak bir merkez sorunsalı olduğu gözlemi ortaya konulmaya çalışılacaktır. Bu çalışmada yerlilik kavramının analizinde literatür taraması yöntemi kullanılacaktır. Klasik dönemden günümüze değişen yerlilik algısının 2020 sonrasında gösterime giren çalışmanın örneklemi olan Bağlılık Hasan, Hayat ve Kuru Otlar Üzerine filmlerinde görünümleri tartışılacaktır
In recent debates in Turkish cinema, the issue of indigeneity has come to the fore in the context of the problematic of belonging with elements such as provincialism, urbanity, Anatolian lore, traditional arts, religion and historical accumulation. The concept, which has been discussed again especially after 2010, came to the agenda intensively in the mid-1970s and 1990s. Looking at the post-2010 discussions on indigeneity, with the political, social and cultural changes, the stories of characters who are isolated from their surroundings, lonely, out of place, who do not feel they belong or who are in search of a place are reflected in the cinema. Within the scope of these discussions, the views of indigeneity after this period will be followed through the films of Zeki Demirkubuz, N.B. Ceylan, who started making films in the 1990s, and Semih Kaplanoğlu, who made his first feature film in 2001. In this line, in order to see how the nativity debate, which flared up in the 90s and 2010s, has changed and transformed after 2020, Semih Kaplanoğlu's Bağlılık Aslı, Zeki Demirkubuz's Hayat and N.B. Ceylan's Kuru Otlarlar Üstüne On will be discussed. It has been observed that the discussions on indigeneity have generally been stuck in an ideological debate and have not been able to reach a central basis of belonging by capturing an intellectual depth. In this respect, when we look at the discussions on indigeneity in the historical process from the early period of Turkish cinema to the present, we observe that indigenous cinema has a central problematic as an identity. This study will use the literature review method to analyze the concept of indigeneity. The changing perception of indigeneity from the classical period to the present day will be discussed in the films Bağlılık Hasan, Hayat and On Dry Grass, which were released after 2020.