Cumhuriyetle birlikte Türkiye çok önemli ve köklü bir değişim süreci içerisine girmiştir. Yaşanan siyasal, kültürel değişiklilerin yanında ülkenin sahip olduğu insan gücü, bunun niteliği gibi demografik unsurlar hakkında envanterlerin yapılması gerekliliği de ortaya çıkmıştır. Çünkü nüfus hareketleri, göç ve kentleşme gibi sosyal olgular üzerine politikalar üretebilmek hiç kuşkusuz eldeki demografik verilerden hareketle yapılacaktır. Türkiye Cumhuriyeti, imparatorluktan ağır bir demografik yapıyı miras almış; bir yandan hastalık ve yoksullukla boğuşurken, bir yandan da art arda gelen savaşlar nedeniyle erkek nüfusunda ciddi bir azalma olmuş, bütün bu olumsuz koşullara bir de cephedeki uzun kalma süreleri eklenince evlilik ve doğurganlık hızında gerileme yaşanmıştır. Doğaldır ki bu durum bize, üretici yaş grubunun gerilemesine koşut olarak bağımlı nüfus sayısının arttığını, bu da toplumdaki üretim-tüketim dengesinin bozulduğunu göstermektedir. Nüfus açıklarını telafi etmek ve düşük yoğunlukta da olsa ülke topraklarını besleyerek kalkınmanın itici unsuru olacak bir nüfus kaynağı oluşturmak, Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde belirlenen ana politikadır. Bu politika gereği nüfusu artırmanın yolu bir yanıyla ölümlerin düşürülmesiyken, diğer yanıyla da doğumların artırılmasıdır. Bu politikanın başarılı bir biçimde hayata geçirilmesi toplum içinde yüksek doğurganlık eğilimini hızlandırmış, böylece ülke nüfusunun da hızla büyümesini sağlamıştır.
With the Republic, Turkey entered into a very important and radical change process. In addition to the political and cultural changes experienced, the necessity of making inventories about demographic factors such as the manpower of the country and its quality has emerged. Because, to be able to produce policies on social phenomena such as population movements, migration and urbanization will undoubtedly be based on the demographic data at hand. The Republic of Turkey inherited a heavy demographic structure from the empire; While struggling with illness and poverty on the one hand, there was a serious decrease in the male population due to the successive wars, on the other hand, when the long stays at the front were added to all these negative conditions, there was a decline in the rate of marriage and fertility. Naturally, this situation shows us that the number of dependent population has increased in parallel with the decline of the producer age group, and this shows that the production-consumption balance in the society has deteriorated. Compensating for the population deficits and creating a population source that will be the driving factor of development by feeding the country's lands, albeit at low density, was the main policy determined in the early years of the Republic. As a requirement of this policy, the way to increase the population is on the one hand to decrease the deaths and on the other hand to increase the births. The successful implementation of this policy accelerated the high fertility trend in the society, thus enabling the country's population to grow rapidly.