Ataerkil toplumlarda kadınların karşılaştığı sorunlar, cinsiyete dayalı negatif ayrımcılığın sonucunda ortaya çıkmaktadır. Topluma ayna tutan sinemada da toplumsal cinsiyet rolleri, Ataerkil örgütlenmelerin yansıması olarak sunulmaktadır. Bu anlamda, kadınların varoluş mücadelesi politik bir mücadeleye dönüşmekte ve kadınlar her alanda bireysel kimliğini kazanmak için eril zihniyete karşı savaşım vermektedir. Kadınların uğradığı negatif ayrımcılık, günlük yaşantıda olduğu gibi toplumu ilgilendiren major olaylarda da varlığını sürdürmektedir. 1961 yılında Türkiye’den Almanya’ya doğru gerçekleşmeye başlayan işçi göçü bu konunun örneklerinden birini oluşturmaktadır. Türk halkının göç serüveni kültürlerarası etkileşimi doğurarak aile yapısında da değişimler izlenmesine neden olmuştur. Bu değişime kayıtsız kalmayan Sinema, Almanya’ya giden işçiler ile ailelerinin sorunlarını konu edinmiştir.
The problems faced by women in patriarchal societies arise as a result of negative discrimination based on gender. Gender roles are presented as a reflection of patriarchal organizations in the cinema that mirrors the society. In this sense, women's struggle for existence turns into a political struggle and women fight against masculine mentality in order to gain their individual identity in every field. Negative discrimination suffered by women continues to exist in major events that concern the society as well as in daily life. The labor migration that started to take place from Turkey to Germany in 1961 is one of the examples of this issue. The migration adventure of the Turkish people has led to intercultural interaction and changes in the family structure. Cinema, which was not indifferent to this change, talked about the problems of the workers who went to Germany and their families.