Dünyanın ekonomik büyümesine katkıda bulunan otomotiv endüstrisi, 1800’lü yıllardan başlayıp günümüze kadar gittikçe gelişme gösteren bir endüstri alanıdır. Bu endüstrinin gelişmesi, birçok bağlantılı sektörlerde gelişmeye sebebiyet vermiştir. Otomotiv sektörünün dönüm noktası olan içten yanmalı motorların yaygınlaşması günümüz ekonomisine önemli katkılarda bulunmuştur. Ancak günümüzde iklim değişikliğine ve atmosfere ciddi zarar verdiği bilinen bu içten yanmalı fosil yakıt kullanımlı araçların yerine yenilenebilir enerjiyle çalışan çevre dostu araçların üretimi gündeme oturmuştur. 1992 yılında Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ne ek olarak Kyoto Protokolü kabul edilmiş ve 2005 yılında yürürlüğe girmiştir. 2015 yılında Paris İklim Anlaşması, 2021yılı kasım ayı başlarında Glasgow Anlaşması kabul edilerek 2030 ve 2050 yıllarına kadarki sürede fosil yakıt kullanımının sıfıra düşürülmesi hedeflenmiştir. Daha temiz ve daha konforlu bir dünya ve yaşam için yenilenebilir enerji üretimi konusunda duyarlılık ve farkındalık artmış ve bu alanda yaklaşık 195 ülke çaba harcayacağını taahhüt etmiştir. İlk etapta otomotiv ve ulaştırma sektöründe başlayan ve hızla büyüyün elektrikli araç üretimi diğer alanlardaki hava kirleticileri olan fosil yakıt kullanımının terk edilmesiyle devam edecek olan anlaşmaların hedefinde sanayi öncesi doğal dengenin oluşmasına katkıda bulunulması amaçlanmıştır. Bu anlaşmaların gereğini yerine getirmek ülkelerin ekonomik ve finansal açıdan ciddi maliyetlere katlanması anlamına gelmektedir. Bu bağlamda katlanılacak maliyetlerin, iklim değişikliğinin insanlık için sebep olacağı büyük felaketleri önlemek ve gelecek nesillere daha temiz, daha sağlıklı ve daha müreffeh bir dünya bırakmanın bedeli olarak algılanmaktadır.
The automotive industry, which contributes to the economic growth of the world, is an industrial area that has been developing steadily since the 1800s and up to the present day. The development of this industry has led to the development of many related sectors. The spread of internal combustion engines, which are the turning point of the automotive sector, has made a significant contribution to today's economy. However, today, instead of these internal combustion fossil fuel vehicles, which are known to cause serious damage to climate change and the atmosphere, the production of environmentally friendly vehicles powered by renewable energy is on the agenda. In October 1992, the Kyoto Protocol was adopted as an annex to the United Nations Framework Convention on Climate Change and entered into force in 2005. The Paris Climate Agreement was adopted in 2015 and the Glasgow Agreement was adopted in early November 2021, aiming to reduce the use of fossil fuels to zero in the period up to 2030 and 2050. Awareness and awareness about the production of renewable energy for a cleaner and more comfortable world and life have increased, and about 195 countries have pledged to make efforts in this area. jul. In the first place, automotive and electric vehicle production in the transport sector air pollutants, which are starting to grow rapidly in other areas of the agreement which will continue through the abandonment of the use of fossil fuel on the target of pre-industrial is intended to contribute to the formation of natural balance. Fulfilling the requirements of these agreements means that countries incur serious economic and financial costs. The reasons for the costs to be incurred in this context of climate change for future generations and avoid the disasters that humanity will be cleaner, healthier and more prosperous world is perceived as a cost to leave.