Türkiye toplumu geçmişten günümüze farklı inanç sistemleriyle buluşmuş, bu farklı inançsal algılama biçimleri Türkiye toplumunun gerek gündelik yaşamını gerekse estetik dünyasını dizayn etmekte etkili olmuştur. Animizm, Eski Türk Dini, Şamanizm, Hint, Çin ve Tibet inanç sistemlerinden İslam’a ve Anadolu İslamı’na uzanan inançsal dinsel değişim toplumun kendini ifade etme zamanlarında, algılama ve anlamlandırma biçimlerinde yansımasını bulmuştur. Türklerin eski inanma biçimleriyle, Şamani inanç biçimi sıkıca kaynaşmış, bu iki inanma biçimi, göçebe-kandaş toplum yapısından ve bozkır coğrafyasından çıkan, doğayla sıkı bağlarını kaybetmemiş bu toplulukların renkli ve bir o kadar büyülü bir dünyaya sahip olmalarını sağlamıştır. Gerek yaradılış hikayelerindeki büyülü ilerleyiş ve öncesinde aktarılan ayin formu, gerekse böylesi bir kökensellik içinde üreyen ve birbirini besleyen inanma biçimleri evreni algılama ve nesnelerle ilişki kurma alışkanlıklarını ne gibi özelliklerle donattığının da ipuçlarını vermektedir. Türk toplumu, ölülerin, cinlerin, ruhların inanma biçimlerinde etkili oldukları irrasyonel bir evrenden gelecekteki yaşamını düzenlerken kullanacağı kimi inanca dayalı bakış açılarını miras olarak almış, gündelik hayatını düzenlerken bu büyülü evrenin pratiklerini kullanarak kültürünü yaşatmaya devam etmiştir. Animistik inanç ve doğaüstü ile kurulan ilişkide neredeyse bütün yabanıl topluluklarda kabul gören ve yaşama geçirilen inançsal algılama biçimleri; Şamanizm, Eski Türk Dini, Hint, Çin ve Tibet inanç sistemlerinden yansıyan örgüler, İslam ve bütün bu inanma biçimlerinin Anadolu İslamında yansımasını bulan bakış açıları Türk seyircisinin sahneyle, oyunla ve oyuncuyla kurduğu ilişkisinde ya da başka bir deyişle seyir estetiğinde her zaman etkili olmuştur.
Turkey society has been met with different belief systems from past to present; these different religious perceptions have had a big impact on both everyday life and designing aesthetic world of Turkish society. The religious change from the old Turkish religion, animism, shamanism, and Indian, Chinese and Tibetan belief systems to Islam and Anatolian Islam have been reflected in the ways of self-expression of the society in terms of perception and interpretation. The old beliefs of the Turks and the Shamanic beliefs are firmly fused; these two forms of convictions led to a colourful and magical world that emerged from the nomadic-consanguineous community structure and the steppe geography, and which had not lost their close ties with nature. The magical progression in the creation stories and the form of rituals conveyed before, as well as ways of believing that proliferate in such a primordial origin while nurturing each other, give clues about their perceptions relating to the universe and the way they correlate with objects. Turkish society has inherited some belief-based perspectives from an irrational universe to use to regulate their future life, in which the dead, demons, and souls are influential in their way of believing, while continuing their daily life, they have continued to maintain their culture by using the practices of this magical universe. In the relationship with animalistic beliefs and supernatural, the belief-related perception forms that are accepted and implemented in almost all the primitive communities; the structures that are stemmed from Shamanism, Old Turkish Religion, Indian, Chinese and Tibetan belief systems, perspectives of Islam and all these forms of beliefs reflected in Anatolian Islam have always been effective in the relationship of the Turkish audience with the stage, the play and the actor, or in other words, in the viewing aesthetics.