Soğuk Savaş’ın 1991’de sona ermesinin ardından ortaya çıkan tek kutuplu dünya sistemi beklenilenin aksine uluslararası sistemde barış atmosferinin yaşandığı bir süreç olmamıştır. 1990’ların başından 1990’ların sonuna kadar devam eden on yıllık süreç, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) ve Yugoslavya Sosyalist Federal Cumhuriyeti’nin (YSFC) yıkılmasına bağlı olarak ortaya çıkan muazzam güç boşluğunun başta Balkanlar olmak üzere küresel sistemin muhtelif bölgelerinde etnik soykırımlara varan yoğunluklu çatışmalarla farklı aktörler tarafından doldurulmaya çalışıldığı bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır. Bilhassa, Bosna Savaşı özelinde başta ABD’de olmak üzere uluslararası büyük güçlerin soruna “gönülsüz” yaklaşımları savaşın yıkıcılığını büyük oranda arttırmıştır. Öte yandan, Bosna Savaşı’nı nihayete erdiren Dayton Antlaşması da yine ABD’nin önderliğinde taraflara kabul ettirilmiştir. Bu çalışma, ABD’nin 1992-1995 yılları arasında Bosna Savaşı’na ilişkin değişen politikalarını bahsi geçen yıllar özelinde tahlil etmeyi amaçlamaktadır.
In contrast to the expectations, unipolar world system that appeared after the end of the Cold War in 1991 didn’t bring peace atmosphere to international system. The decade from very beginning of 1990’s until the end of 1990’s had emerged as a period with high intense conflicts till ethnic genocides which various actors attempted to fulfill the tremendous power gap that appeared as a result of Soviets’ and Yugoslavia’s collapses. Especially in the case of Bosnia War, great powers, such as USA’s, “reluctant” attitude had highly increased the destruction of the Bosnia War. On the other hand, Dayton Agreement which ended the Bosnia War was signed between the parties in the leadership of USA. This paper seeks to analyze the attitude of USA’s unsteady foreign policy approach towards the Bosnia War within the aforementioned period.