Klasik iktisadın ratio kavrayışı, felsefi dayanakları ile uyum içerisindedir. Marjinalist devrimin hipotetik önermelerinde ise, bu dayanakların yoksunluğu açıkça gözlemlenmektedir. Rasyonalite, teorik nedensellik ihtiyacını karşılamak adına araçsallaştırılmaktadır. Heteredoksist yaklaşımlar dahi, bu rolün sınırlarını pekiştirme tehlikesi taşımaktadır. Ancak pozitivizmin mirası olan bu eğilim, disipliner bir çıkmazı değil, paradigma sorununu işaret etmektedir. Yerleşik iktisat retoriğini çözümlemek için temel iktisadi kavramların semantik karşılığı aydınlatılmalıdır. Bu bağlamda ele alınan ‘rasyonalite’ fenomeninin, geleneksel yaklaşımın dayanak noktası değil, aşil topuğu olduğu serimlenmelidir. Bu tür bir çaba, ontolojiye paralel bir epistemolojiyi gerektirmesi bakımından, rasyonel tavrı, kendi iç dinamiklerinde taşımalıdır. Kurumsal İktisadın metodolojisi ise, bu çabaya hareket alanı sağlamaktadır.
Classical economic theory grasps ratio in accordance with its own philosophical foundations. Hypothetical premises of marginalist revolution, however, obviously lack such foundations. Rationality is instrumentalized in line with teleological intentions. Even heterodoxist approaches may well consolidate the extensions of this function. This disposition, a legacy of positivism, refers to a paradigmatic problem, rather than an impasse of the discipline. In order to analyze the established economic rhetoric, basic concepts of economics must be scrutinized semantically. Rationality, in this context, can be considered as the achilles’ heel of the traditional approach, rather than as its foundation. Rational mechanism is inherent to the present study, since it pursues an epistemology in parallel with ontology. The methodology of Institutional Economics provides the present attempt with a range of motion.