1996 senesinde Libération gazetesi, Baudrillard’ın Le complot de l'art (Sanat Komplosu) başlıklı yazısını yayınladığında bu durum iki krize neden oldu. İlki; Baudrillard sanat camiasında yol açtığı hayal kırıklığıyla birlikte, bir düşünür olarak değil fakat düşünceleri yüzünden bir sanatçı olarak, şaibeli bir pozisyona yerleşti. Ardından, tam tersi bir etki ile her biri sanat eseri kabul edilen fotoğrafları yüzünden, sanata ilişkin felsefi açıklamaları tartışmalı bir hal aldı. Baudrillard etkili bir düşünür olarak kalmaya devam etti şüphesiz, ne var ki bu paradoks onun ya sanatçılığını ya da kitleleri etkileyen çağdaş sanata dair fikri gücünü tartışmaya açmıştı bir kez. Yazı yayınlanır yayınlanmaz, dünyanın birçok ülkesine ulaştı. Fransız düşünür apaçık şekilde, çağdaş sanatın nitelikleri sebebiyle varlığından söz edilemeyeceğini ileri sürmekte ve estetik ötesi aşamaya geçmiş toplumlarda, sanatın yegâne işlevinin, söz konusu durumu gizlemeye yönelik bir etkinlik ya da aldatmaca olacağını iddia etmekteydi. Oysa 1981 yılında Paris’te, 1983’te ise İngilizce tercümesi Amerika’da yayınlanan, Simulacres et simulation (Simülakrlar ve Simülasyon) adlı eseri kendisini özellikle New York sanat camiasının baş aktörü haline getirmiş ve kitap estetik bir manifesto olarak, sanatçıların simulakrın sanatsal bir şey olabileceği inancına sarılmalarına yol açmıştır. Nitekim bu yaklaşım bir tür yanlış okumaya dayanmaktaydı fakat tarihsel sonuç değişmedi. Sanki karşılıklı bir komplo söz konusuydu. Bu çalışma Baudrillard’ın; sonradan kitaplaşan, Le complot de l'art (Sanat Komplosu, 1996) ve Le Conjuration des Imbéciles (Alıklar Birliği, 1997) adlı makalelerinin ve oradan hareketle, sanat dünyasının düşünüre dair fikri ve estetik yanılgılarının bir değerlendirmesini yapmak; ayrıca bir kehanet olarak gerçekleşeceği varsayılan sanat idealinin, çağdaş toplumdaki işlevini tartışmak amacı taşımaktadır.
When the newspaper Libération published Baudrillard’s article Le complot de l'art (The Conspiracy of Art) in 1996, this caused two crises. First, Baudrillard, with the disappointment he caused in the art community, placed himself in a dubious position, not as a thinker but as an artist because of his thoughts. Then, with the opposite effect, his philosophical statements about art became controversial because of his photographs, each of which was considered a work of art. Baudrillard has undoubtedly remained an influential thinker, but this paradox has once again called into question either his artistry or his intellectual power regarding contemporary art that has influenced the masses. As soon as the article was published, it reached many countries around the world. The French thinker openly argued that contemporary art could not exist because of its qualities, and claimed that in societies that had reached a stage beyond aesthetics, the sole function of art would be an activity or deception aimed at concealing the situation in question. However, his work Simulacres et simulation, published in Paris in 1981 and in the United States in 1983 in English, made him a leading actor, especially in the New York art community, and as an aesthetic manifesto, the book led artists to embrace the belief that simulacra could be something artistic. Indeed, this approach was based on a kind of misreading, but the historical outcome did not change. It was as if there was a mutual conspiracy. This study aims to evaluate Baudrillard's articles, Le complot de l'art (The Conspiracy of Art, 1996) and Le Conjuration des Imbéciles (The League of Imbéciles, 1997), which were later published as books, and to evaluate the art world's intellectual and aesthetic misconceptions about the thinker, and to discuss the function of the ideal of art, which is assumed to be a prophecy and will come true, in contemporary society.