Müslümanların ana ibadet mekânı olan cami, zaman içinde ihtiyaçlar doğrultusunda biçimlenip şartlar ve imkanlar çerçevesinde değişim göstererek mimari açıdan günün teknolojisine göre evirilmiştir. Ancak 17.yy’dan sonra bu yaklaşım devam etmemiştir. Böylece olanakların gelişmesine rağmen 17.yy. cami tarzı, günümüzdeki hâkim cami imgesini teşkil etmektedir. Bu imgeden uzaklaşmamaya çalışan birçok caminin yanında zamanın imkanlarını kullanmaya çalışan ve zaman içinde olmazsa olmaz hale gelen elemanları yorumlayarak kullanan hatta hiç kullanmayan camiler de bulunmaktadır. 17.yy. cami imgesinden sıyrılıp aynı zamanda cami imajını vermeye çalışan camiler dünyanın birçok yerinde karşımıza çıkmaktadır.
Yeni yaklaşımla ortaya çıkan cami tasarımlarına bir yandan toplum belleğinde yer almış geleneksel cami mimarisi diğer yandan yeni yaklaşımla yapılan mevcut örneklerin incelenmesi altyapı oluşturmaktadır. Bu çalışma, geleneksel cami mimarisinde önem taşıyan bileşenerin çağdaş camilerde kullanımının niteliğini inceleyerek bu alt yapının zenginleştirilmesini amaçlamaktadır.
Bu amaca ulaşmak için çalışmada İslam dininn iki farklı okunuşuna sahip olup 17.yy. cami mimarisinde önemli etkisi olan Türkiye ve İran ülkelerinden İstanbul Sultan Ahmet Cami ve İsfahan Mescid-i İmam esas alınmıştır. Bu iki ülkede cami mimarisinde günün şartlarına uygun form arayışında ortaya çıkan yeni yaklaşımlar, caminin dış görünümünde bulunan elemanlar ve özellikler, camide bulunan mekanlar, camide bulunan elemanlar ve donatılar başlıkları altında, öncelikle ülkenin geleneksel cami örneği ile kıyaslanıp daha sonra iki ülkeden sunulan örnekler üzerinden karşılaştırmalı olarak incelenmiştir.
Bir caminin bütün elemanlarında aynı yaklaşım karşımıza çıkmamakla beraber, çağdaş cami bileşenlerinde gelenekselin tekrarlanması, gelenekselin yorumlanarak tekrarlanması, gelenekselin tamamen ortadan kalkması ve geleneksele yeni bir şey eklenmesi olarak farklı yaklaşımlara karşılaşılmıştır. Ayrıca iki ülkenin gerek geleneksel gerekse çağdaş cami örneklerinde iklimsel, kültürel ve mezhepsel farklılıkların cami mimarisine yansıması gözlenmiştir.
The mosque, which is the main place of worship of Muslims, is evolved according to the technology of the day in an architectural sense and formed in line with the needs and changes within the framework of the conditions and opportunities. However, after the 17th century, this approach did not continue. Today, despite the development of the possibilities, the 17th century’s mosque style constitutes the image of the prevailing mosques. Beside a large number of mosques trying to stick to this image, there are also mosques that try to use today’s possibilities and interpret or even remove the elements that have become indispensable over time. Nowadays in many parts of the world, we can find several mosques that try to give up the image of 17th century mosques yet trying to specify the building is a mosque.
This study is based on the Sultan Ahmet Mosque in Istanbul, Turkey and Imam Mosque in Isfahan, Iran as examples that had effective role in the mosque architecture of 17th century. In these two countries, the new approaches that emerged in the search for a suitable form for the contemporary mosque architecture, the elements, and features of the exterior of the mosque, the elements and items in the mosque and the places in the mosque were comparatively investigated through provided examples. The reflection of climatic, cultural, and sectarian differences of the two countries, in both traditional and contemporary examples, on the mosque architecture was observed.