Tarih boyunca hukuk sistemlerinde tartışılan en önemli konulardan biri boşanma olmuştur. Dini hukuk çevrelerinde boşanmanın meşruiyeti ve geçerliliği, -bu konuyla ilgili naslar değişik yorumlara elverişli olduğu için- dün olduğu gibi bugün de tartışılan hususlardır. Bununla birlikte İslam hukukunda boşama yetkisinin erkeğin iradesine bağlı olduğu bilinmektedir. Ancak erkeğin de bir beşer olduğu göz önüne alınırsa tasarruf ehliyeti olduğu gibi, ehliyetinin olmadığı bazı haller de söz konusudur. Bu hallere İslâm hukukunda “ehliyet ârızaları” denmektedir. Ehliyet ârızaları, mükellefin tasarruflarını ya tamamen ya da kısmî olarak etkilemekte ve şahsın iradesiyle veya iradesi dışında meydana gelmiş olmasına göre “semâvî ve müktesep” ârızalar diye ikiye ayrılmaktadırlar. Semâvî ârızalar, akıl hastalığı, baygınlık, bunama, hastalık, uyku hali, unutma ve küçüklük halleridir ki mükellefin bu durumlara düşme noktasında bir irade ve ihtiyarı söz konusu değildir. Müktesep ârızalar ise irâdidir. Bunlar: cehalet, sefer hali, hata, hezl yani ciddiyetsizlik ve sarhoşluk gibi hallerdir. Bizim bu çalışmada ele aldığımız “semâvî ârızalar”, vücûb ehliyetini ortadan kaldırmasa da eda ehliyeti ile ilgili bir takım özel durumlar ortaya çıkarmaktadırlar.
Divorce has been one of the most important issues discussed in legal systems throughout history. The legitimacy and validity of divorce in religious law circles are the issues that are discussed today, as it was yesterday, since the texts on this issue are comfortable. However, it is known that the authority of divorce in Islamic law depends on the will of the man. However, considering that a man is also a human being, as he has authority of disposition, there are some cases of in which he hasn’t the power of disposition. These cases are called "defects of authority" in Islamic law. Defects of authority affect the actions of obliged wholly or partly and are divided into two as “heavenly” and “acquired” depending on whether they occur with or without the will of the person.