Sanayi devrimi sonrasında enerji kaynakları, dünya siyasetinde etkin rol alma gayreti içerisinde olan devletler için çok önemli bir unsur haline gelmiştir. Sanayi devriminin başlarında, en temel enerji kaynağı kömür iken, dünya genelinde petrol kaynaklarının bulunmasıyla birlikte, kömür yerini petrol ve türevi ürünlere bırakmaya başlamıştır. Petrol ve türevi ürünlerinin, tüketiminin sanayinin yanı sıra uçak, gemi, tank gibi askeri araçlarda da kullanılmasıyla birlikte, petrol kaynağı bulunan bölgeler, küresel rekabetin odağı haline gelmiştir. İngiltere, Fransa, ABD gibi sanayileşmiş devletlerin, petrol bölgelerindeki rekabeti, 20. yüzyıl siyasetinin temelini belirlemiştir. Zengin petrol kaynaklarına sahip olan Orta Doğu coğrafyası da bu rekabetten payını almıştır. 20. yüzyılın başına kadar Osmanlı egemenliği altında bulunan bu topraklar, Birinci Dünya Savaşı sonrasında başta İngiltere olmak üzere, çeşitli ülkelerin manda ve himayesi altına girmiştir. Zengin petrol kaynaklarına sahip olan Irak'ın güneyi ve orta kesimleri, Birinci Dünya Savaşı sonrasında İngiltere'nin kontrolüne girmiştir. Genel olarak Osmanlı'nın Musul Vilayeti diyebileceğimiz Irak kuzeyi ise, Türkiye ve İngiltere arasında rekabet konusu olmuştur. Lozan Antlaşması ile çözülemeyen Musul Meselesi, her iki ülkenin daha sonra yürüttüğü müzakereler neticesinde çözülmüştür. İngiltere ve Türkiye arasında 1926 yılında imzalanan Ankara Antlaşması ile Türkiye, Musul petrollerinden bir süreliğine belli bir pay alması karşılığında, buradaki haklarından feragat etmiş ve Musul bölgesi Irak'a bağlanmıştır.
In the aftermath of the industrial revolution, energy resources have become a very important element for states that are striving to take an active role in world politics. At the beginning of the industrial revolution, while the main energy source was coal, with the discovery of oil resources around the world, Coal was replaced by petroleum and derivative products. With the use of petroleum and derivative products in military vehicles such as aircraft, ships, tanks as well as industry, regions with oil resources have become the focus of global competition. The competition of industrialized states such as England, France and the USA in oil regions has determined the basis of 20th century politics. The Middle East region, which has rich oil resources, also took its share from this competition. These lands, which were under Ottoman rule until the beginning of the 20th century, came under the mandate and patronage of various countries, especially England, after the First World War. The southern and central parts of Iraq, which has rich oil resources, came under British control after the First World War. The north of Iraq, which we can call Ottoman Mosul Province in generally, has been the subject of competition between Turkey and the UK. The Mosul Question, which could not be solved by the Treaty of Lausanne, was solved as a result of the negotiations that both countries carried out later. Between England and Turkey signed the Ankara Treaty was in 1926. Turkey, in return for a share of oil from Mosul take a while, waived their rights and the Mosul region was connected to Iraq.