The Neo-Gothic and Nature: Dream Catcher, Oates

Author:

Year-Number: 2019-19
Yayımlanma Tarihi: null
Language : null
Konu :
Number of pages: 835-843
Mendeley EndNote Alıntı Yap

Abstract

NEO-GOTİK ve DOĞA DÜŞ AĞI, OATES 17. ve 19 yüzyıllar arasında kendine özgü bir tür olarak yaygınlaşan klasik gotik edebiyatın öne çıkan özellikleri kısaca sapkın duygular, doğaüstü varlıklar, hayaletler ve aristokrat yaşam olarak sayılabilir. Neo-gotik ise bireyin üstesinden gelemediği toplumsal taleplerin yarattığı bir tutunamama hali, bölgesel savaşlar, nükleer felaketler, küresel ısınma, kent yaşamının sayısız riskleri, cinayetler, şaşırtıcı kazalar, kaçınılamayan sağlık sorunlarının bireyde sebep olduğu sürekli ve derin bir kaygıyı, psikolojik bir çöküşü dile getirmesiyle klasik gotikten ayrılmaktadır. Çağdaş ve üretken Amerikan yazarlarından biri olan Joyce Carol Oates, Amerika’da sosyal yaşamı ve yanısıra günümüzün birey için aşılması güç olan ezici sorunlarını psişik dünyadaki uzantılarıyla neo-gotik öykülerinde ilgi çekici bir biçimde ele almaktadır. Bu öyküler zayıf, baskı altında olan ve kırılgan karakterlerin onlar üzerinde hâkimiyet kuran, konum ve güç sahibi kişilerce sömürülmelerini ve yaşamlarının belli sınırlara hapsedilmesini betimlemektedirler. Öykülerdeki genel yaklaşım, insan psişesinin ilginç ve korkutucu köklerine inilmesi ve zihindeki labirentlerde bu izlerin sürülmesidir. Neo-gotik yapıtlarda Doğa, pastoral anlamda değil, fakat ekoeleştirel bir yaklaşımla, uygar insanın kültürel gelişiminin kaçınılmaz olarak çeliştiği bir alanla örtüşmektedir; neo-gotik bakış açısı Doğayı parçalanmış, alt-üst edilmiş, marjinalleştirilmiş kültürel ve sosyal yaşamın uzantıları olarak görmektedir. Bu yüzden, toplumsal yaşamın yukarda söz edilen tehditleri kılık değiştirerek, canavarlar, yırtıcı hayvanlar, çıkışı olmayan karanlık ormanlar, insan eti yiyen dev bitkiler, düşler, rüyalar, mitler, şiddet, cinsellik ve çılgınlık görünümünde neo-gotik anlatının dokusunu oluşturmaktadırlar. Bu çalışmada, Doğanın, insanın benliksel gelişimi üzerindeki etkileri, doğal ve sosyal düzende oluşan herhangi bir kırılmanın, çatlamanın ya da kesintiye uğramanın sebep ve sonuçları, Doğa ve gotik arasındaki ilişki, insan ile insan dışındaki varlıklar arasındaki ilişki paralelinde ekoeleştirel bir bakışla irdelenecek, tüm bu parçaların uyumlu bir bütüne dönüşebilmelerinin yolları, J. C. Oates’un Düş Ağı (Dream Catcher) başlıklı öyküsünde ele alınacaktır.

Keywords

Abstract

THE NEO-GOTHIC and NATURE: THE DREAM-CATCHER by OATES The neo-gothic is distinguished from the classical gothic (17th-19th centuries) which is identifiable with perverse romance, supernaturalism, presence of ghosts and aristocracy. The neo-gothic has abandoned the classical gothic as conveying a dislocation associated with a creeping awareness of the insanity of social demands, creating a permanent anxiety in the individual, under the threat of regional wars, nuclear disasters, global warming, incalculable dangers of urban life, random crimes, freak accidents, and hidden health hazards. Joyce Carol Oates is one of the contemporary American writers, so prolific in producing novels and short fiction on the neo-gothic besides those on various aspects of the current social life in America. Oates’s neo-gothic short fiction focuses on the exploitation of the weak, the repressed and the vulnerable by the socially dominant and powerful figures, retracing eccentric and fearsome psychological roots and laybrinthines of human psyche. Since Nature, not in the usual pastoral sense, has a significance, displaying a domain that civilized man’s cultural development inevitably conflicts with, the neo-gothic fiction handles Nature as an extension of the fragmented, subverted and marginalized cultural and social life. Thus, those threats of the social life are disguised in forms of monstrous animals, dark forests with no way out, giant plants eating human flesh, imaginations, dreams, myths, violence, sexuality and madness to be depicted as Nature’s wild energies. In this study, Oates’s neo-gothic short story, The Dream Catcher, will be exemplified to scrutinize the impacts of Nature on human subjectivity, the essence and results of any rupture of the natural and social order of things, the relationship of Nature and the gothic, demonstrating the bridge between the human and the non-human world, seeking ways of constructing an integrated whole of these parts.

Keywords