Bu çalışmada, kültür ve küreselleşme ilişkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Özellikle günümüzde kültür ile küreselleşme her alanda doğrudan bir etkileşim içerisindedir. Artık dünya çok kültürlülükten tek kültürlülüğe doğru gitmektedir. Bu da küresel kültür ve kültürel yoksunluk gibi yeni kavramların ve problemlerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Küreselleşme, hem modernitenin hem de onun oluşturmuş olduğu kültür sisteminin bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Küreselleşmenin kökleri Antik Yunan ve Helenistik Devir felsefesinde “dünya yurttaşlığı” söylemine kadar geri gitmesine rağmen, fiili olarak Amerika kıtasının keşfiyle başlar. Küreselleşmenin hızlanmasında telgraf, telefon, radyo, televizyon ve internet gibi kitle iletişim araç ve gereçleri, ulaşım, moda, demokrasi, adalet ve sermaye de etkili olmuştur. Küreselleşmenin demokrasi, özgürlük, eşitlik, adalet ve temel haklar konusunda olumlu katkısı olmasına karşın, özellikle alt kültürler üzerinde olumsuz etkisi olmuştur. Örneğin kültürün tek tipleşmesine yol açmıştır. Küreselleşmenin verilerini liberalizm daha etkili kullanmaktadır. Liberalizmin de etkisiyle tek dünya kültürünün, yani küresel kültürün oluşması alt kültürlerin varlığını tehlikeye sokmaktadır. Küreselleşme karşı konulmaz bir güç olduğuna göre onun karşısında yapılacak en doğru şey, küreselleşme içinde alt kültürlerin yaşayabileceği homojen bir kültür oluşturmak ve küreselleşmeyi özellikle demokrasi, özgürlük, eşitlik, adalet, ekonomik refah ve temel haklar üzerinden yapılandırmak ve okumak olmalıdır.
The aim of this study is to examine the relationship between culture and globalization. Today in particular, culture and globalization directly interact with one another in all areas. There is now a prevailing trend in the world to move from multiculturalism to monoculturalism. This in turn is causing the emergence of new concepts and issues such as global culture and cultural deprivation. Globalization first came into the picture as a result of modernity and the system of culture created by it. Although the idea of globalization had its roots in the term “citizen of the world” dating as far back as the Ancient Greek and Hellenistic Period, the discovery of the American continent marked its actual beginning. Tools of mass communication such as telegram, telephone, radio, television and internet in addition to transportation, fashion, democracy, justice and capital also played a part in the quickening pace of globalization. Whilst globalization had a positive contribution to democracy, freedom, justice and fundamental rights, it especially had an adverse effect on subcultures, namely cultural standardization. Liberalism utilizes the data from globalization in a more effective manner. Formation of a single world culture, i.e. the global culture, combined with the impact of liberalism, jeopardizes the existence of subcultures. Conceding that globalization is an unstoppable force, the right thing to do in the face of globalization would be to create a homogeneous culture in which subcultures can survive, and to reconfigure and study globalization through the lens of democracy, freedom, equality, justice, economic welfare and fundamental rights.