Çağdaş/Batılı ekonomik sistemlerin teşvik ettiği veya dayattığı tüketim anlayışının dünya üzerindeki tüm insanları az-çok etkisi altına aldığı ve yönlendirdiği muhakkaktır. Özellikle bu ekonomik sistemlerin uygulandığı toplumlarda kaynakların (malın, servetin) kullanımı hususunda, tarihin hiçbir döneminde, günümüzde olduğundan daha fazla ölçüsüz davranıldığı ve israf yapıldığı söylenemez. Bu durum, maalesef, Batılı ekonomik sistemlerden etkilenen İslâm toplumlarında da gözlemlenmektedir. O kadar ki, Müslümanların haram-helâl hassasiyeti oldukça zayıflamıştır. Kur’ân ve Sünnet merkezli deliller ve bilgiler ışığında, iktisadî anlamda “Müslüman insan (İslâm adamı)” kimdir, nasıl davranmalıdır? sorusu üzerine odaklanan bu çalışmada öncelikle “İslâm adamı” ile “iktisat adamı” kavramları ele alınmış ve aralarındaki farklar, ait oldukları ekonomik sistemlerin gaye ve ilkeleri/değerleri üzerinden ortaya konulmaya çalışılmıştır. Müslüman insanın tüketim olgusuna yaklaşımının incelendiği kısımda ise, “tüketim kavramı” ve “Müslümanın tüketim anlayışı” üzerinden bir “Müslüman tüketici” profili/modeli çizilmiş ve ardından da Müslüman tüketicinin nasıl davranması gerektiğini belirleyen, onu Batılı ekonomik sistemlerdeki tüketici profilinden farklı kılan normatif ve ekonomi ötesi kurallara yer verilmiştir. Müslüman insanın felâhı konusunun irdelendiği son kısımda, ilk olarak, felâh kavramının dünyevî ve uhrevî anlamlarına/boyutlarına ve dolayısıyla felâhın her iki dünyayı elde etme çabası olduğuna temas edilmiştir. Bu maksatla, Müslüman insanın felâhını sağlayan ve aynı zamanda İslâm toplumunun (başkalarının) felâhına yönelik olan “zekât”, “karz”, “infâk” ve “fâiz yememe” gibi temel yükümlülükler bağlamında tüketici davranışlarına yer verilmek suretiyle çalışma tamamlanmıştır.